“Bugün hayatın akışı içinde karşılaştığımız birçok olay, kullandığımız birçok aygıt bizi şaşırtmaktan uzak. Öyle ki, çok kısa bir süre önce günlük yaşamımıza giren cep telefonundan önce nasıl haberleştiğimizi hatırlamıyoruz bile” sözleriyle kitaplarına giriş yapan Altun ve Sarıoğlu, gündelik yaşamımız içinde içselleştirdiğimiz nesnelerin bir başlangıç tarihi olduğuna dikkat çekiyorlar. Bu bağlamda geleceği daha net görebilmek için iyi ve kötü yanlarıyla gündelik hayatımızın da tarihini bilmenin zorunlu olduğunun altı çiziliyor.
Tarihin sayfaları arasında unutulmuş, bir kısmı kayıt altına dahi alınmamış olan “ilkleri” gün ışığına çıkararak eğlenceli ve eğitici bir şekilde sunmanın amaçlandığı kitap, “Araba Sevdası” , “Bu Maçı Alıcaz” , “Girişimcilik Tarihimiz” , “ Dördüncü Kuvvet Medya” , “Ekonomi Tıkırında” , “Foto Şip Şak” , “Havada Karada Denizde” , “Haydi Eller Havaya” , “Modayı Yakından Takip Ederiz” , “Memleket Meseleleri”, “Okumayı Çok Severiz” , “On Dakika Ara” konu başlıklarını taşıyan 12 bölümden oluşuyor.
Kitabın birinci bölümünde Osmanlı döneminde, ilk otomobilin “İstanbul sokaklarının otomobil işlemesine müsait olmadığı,” gerekçesiyle kente girişinin yasaklanmasından seri olarak üretilen ilk otomobil Anadol’a kadar geçen süreç anlatılıyor. Bu süreçte ilk taksi, ilk dolmuş ve ilk trafik kazasını okurken ilk otomobil yarışını ve ilk kadın otomobil yarışçısı olan Samiye Morkaya ile tanışıyoruz. Bolulu ahşap ustası Satılmış Şahin ise ilk otomotivci olarak 1940’lı yıllarda kamyonları otobüsleştirerek Türkiye’de bir ekol yaratıyor.
“Bu Maçı Alıcaz” adlı ikinci bölümde, ilk Türk futbolcusunun adını, futbolda gerçekleşen ilk transferi, ilk Milli maçta kiminle mücadele edildiğini, 1950’lerde yeşil sahaya çıkan kadınların futbol serüvenini, Türkiye’nin ilk spor spikerini ve Türkiye’nin ilk sporcu başbakanının Recep tayip Erdoğan olmadığını öğreniyoruz.
Kitabın üçüncü bölümünde Cumhuriyet’in ilk şekerinden, Gripin’e, makinelerin mucidi olan Kâmil Tolon’dan, “Bira bu kapağın altındadır” sloganı ile tekel’den özel sektöre kadar girişimcilik tarihimiz gözler önüne seriliyor.
Dördüncü bölümde, ilk radyonun, ilk televizyonun ve ilk özel televizyonun yayın süreçlerini, gazetecilerin mahkemelere ne zaman alınmaya başlandığını, yargılanan ilk kadın gazeteciyi, Anadolu’nun günün gününe ilk ne zaman gazete okumaya başladığını ve aslında Güzin Abla’nın basının ilk dert ortağı olmadığını öğreniyor, Adalet Cimcoz’un kaleminden çıkan şehir dedikodularını buluyoruz.
“Ekonomi Tıkırında” adlı bölümde ilk dış borcun hangi ülkeden alındığı, ilk bankanın adı ve ilk profesyonel banka soygunu, ilk yolsuzluk davası ve IMF ile ilk tanışma anlatılıyor. Bu arada ilk Alamancıların 1960’lı yıllarda değil daha yüzyılın başında Almanya’ya gittiğini, “Türkiye’yi Küçük Amerika” yapmak isteyenlerin Demokrat Partililer değil, CHP’lilerin olduğunu öğreniyoruz.
Kitabın altınca bölümünde, Türkiye’nin fotoğraf macerasındaki sürece değiniliyor. Peçesiz ilk fotoğraf çektiren ilk Müslüman Türk kadınının başına gelenleri öğreniyor, ilk kadın fotoğrafçıyı ve ilk foto muhabirini tanıyoruz.
Kitabın yedinci bölümünde, dünyanın ilk arabalı vapurunun bir Türk tarafından yapıldığını öğrenip gurur duyarken, ilk Türk uçağını yapan Vecihi Hürkuş’un ibretlik yaşam öyküsü herkesin dikkatini çekecek nitelikte.
“Haydi Eller Havaya” adlı sekizinci bölümde Türkiye’de ilk balonun ne zaman yapıldığı, ilk diskoteğin ne zaman açıldığı ve ilk pop starın kim olduğu anlatılıyor. Peki, ilk küçük şarkıcı hangi ünlünün oğluydu?
“Modayı Yakından Takip Ederiz” adlı bölümde festen şapkaya, ilk yerli malı defileden tesettür modasına, kot’tan blucine kadar Türkiye’nin geçirdiği kıyafet süreci gözler önüne seriliyor.
“Memleket Meseleleri” adlı onuncu bölümde ilk siyasi açlık grevine ve türban krizine yer verilirken aslında CHP’nin her ne kadar 1960’lı yıllarda “Ortanın Solu”na sahip çıkmış olsa da aslında, 1930’lu yıllarda “Ortanın solu” olmakla suçlandığına tanık oluyoruz. Ya “N’olacak bu memleketin hali?”nin ilk karikatürünü kim çizdi?
Peki, roman hayatımıza nasıl girdi? İlk polisiye roman nasıl bir “hayırlı” işe hizmet etti? İlk müstehcen romanımız yazarına neye mal oldu? Bu soruların yanıtlarının bulunduğu on birinci bölümde, ilk kadın yazarı kimin belirlediğini ve ilk aydın intiharını okuyoruz.
Kitabın “On Dakika Ara” adını taşıyan son bölümünde ise ilk film gösterisinden sansüre takılan filme kadar sinemanın Türkiye seyircisiyle buluşma süreci anlatılıyor.
Şafak Altun ve Cenk Sarıoğlu akıcı, anlaşılır ve eğlenceli bir dil kullanmalarının yanı sıra dönemi zihnimizde canlandırmamızı sağlayan resimlerle de kitabı güçlendiriyorlar. Bu kitap elinizin altında bulundurabileceğiniz arşiv niteliği taşıyor.